6. bölge teşvikleri kimya sanayicilerini yaktı

    6. bölge teşvikleri kimya sanayicilerini yaktı
      Poex

      Dünya Ekonomi TV’de yayınlanan Sektör Zirvesi programında bu hafta kimya sektörü masaya yatırıldı. Sektörün temsilcileri, “Bize Karadeniz Bölgesi öneriliyor ama Ulaştırma Bakanlığı ‘Boğazlardan geçirmem’ diyor. Ürettiğimiz ürünü nereye satalım” diyor.

      Kimya sektörü, 6. bölgeye verilen teşvikler nedeniyle sıkıntı yaşıyor. Dünya Ekonomi TV’de yayımlanan Sektör Zirvesi programında bu hafta kimya sektörünün sorunları, potansiyeli ve gelecek vizyonu masaya yatırıldı. Kimya sanayicilerinin hammaddeye ulaşma sıkıntısı yüzünden 6. bölgeye teşvik yapamadıklarını belirten İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Murat Akyüz, “Kimya sektörü 6. bölgeye teşvik verilmesi sebebiyle yatırımsızlığa doğru gidiyor. Bunu bakanlara anlatıyoruz ama sonuç yok. Marmara Bölgesi bu anlamda çok çekici geliyor. Ancak bize deniliyor ki Marmara Bölgesi olmasın biz size Karadeniz Bölge’sinden bir yer verelim diğer taraftan Ulaştırma Bakanlığı ‘boğazlardan geçirmem’ diyor. Peki biz bu ürünleri nereye satalım” dedi.

      Bu yıl 20 milyar dolar olarak belirlenen ihracatın, özellikle çevre ülkelerde yaşanan kriz nedeniyle 17 milyar dolarda kalacağı tahmin ediliyor. Uzun süredir kimyanın alt segmentlerinde parlayan yıldızsa plastik… Plastik sektöründe bu yıl yüzde 10’luk bir büyüme bekleniyor. Boya sanayicileri, ihracat pazarlarında ‘yerelleşme’ye önem verilmesi gerektiğinin altını çizerken, kompozit sanayicileri ise tüm dünyada NACE kodu olmayan sektöre Türkiye’nin öncülük edilebileceğini vurguluyor.

      İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Murat Akyüz:

      Sektör yatırımsızlığa doğru gidiyor durum kritik

      Yatırım ortamlarının oluşturulmasında bir sıkıntı var. Yatırım ortamı şu an 6. bölgede kabul oluyor. Peki plastik sektörünün hammaddesi nereden geliyor en batıdan ya da limanlardan. Anlam karmaşası var ortada. Eğer 6. bölgenin dışına çıkılmaz ise bir yere gidemeyiz. Kimya sektörü 6. bölgeye teşvik verilmesi sebebiyle yatırımsızlığa doğru gidiyor. Bunu bakanlara anlatıyoruz ama sonuç yok. Marmara Bölgesi bu anlamda çok çekici geliyor. Ancak bize deniliyor ki Marmara Bölgesi olmasın biz size Karadeniz Bölgesi’nden bir yer verelim diğer taraftan Ulaştırma Bakanlığı ‘boğazlardan geçirmem’ diyor. Peki biz bu ürünleri nereye satalım?

      “Takas ihracatçı için çıkış noktasıdır”

      Geçtiğimiz yıl bir kriz yaşadık. Çanakkale Boğaz’ından herhangi bir konteynerin içinde bir koli dahi olsa kimyasal bir ürün var ise ona tanker muamelesi yaptılar. Taşımacılar almamaya; kimyasallarla yüklü konteynerler birikmeye başladı. Çok değerli noktalar devlet tarafından kiraya verilsin. ‘Ben sana burayı veriyorum ama dönüm başına 5 bin dolarlık ihracat istiyorum’ denilsin. Bir de takas konusu var sadece İran ile uygulanıyor. Biz bir ürünün İran’a ihracatını yapıyoruz. Parasını burada birkaç bankadan alabiliyoruz. Ancak o bankalar kraldan çok kralcı oluyorlar. Paramızı alamıyoruz, ‘bu yasaklı  bir ürün olabilir’ diyorlar. Bunu hammadde transferiyle aşmaya çalışıyoruz. Ve bu takas yoluyla 100 milyon dolarlık ihracata ulaştı. Kapalıçarşı’ya gelen paralar var ve bunu resmi ihracat olarak gösteremiyorsunuz.

      Angola, Gana ve Nijerya gibi finansal kurumların tam oturmadığı yerlerde takas ihracatçı için bir çıkış noktası oluyor. Ben İran’dan, Suudi Arabistan’dan aldığım hammaddeyi Türkiye’ye soktuğum anda millileştirmem gerekiyor. Yüzde 6 oranında bir vergi ödüyorum. ÖTV’ye dayalı bir hammadde ise bunu da ödüyorum. İhracat yapacağım dediğin zaman iadeler olmuyor. Türkiye bu tarz ticareti yapan bir ülke değil. Kaya gazı son 3 yıldaki bütün öngörümüzü alt üst etti. Suudi Arabistan’ın en büyük petrokimya şirketi ABD’de yatırım kararı aldı. Bize burada bir mesaj var. Rezervimizi netleştirmemiz gerekiyor. Devlet bize güvenmiyor ‘bütün kapakları açın bakacağım’ diyor. Burada bize güven problemi var.

      Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Mehmet Uysal:

      Türkiye, plastik sektörünün merkezi olacak

      Avrupa’da plastikte ikinci durumdayız. Almanya ile aramızda biraz mesafe var. Dünyada ise biraz gerideyiz. Önümüzde Amerika ve Çin gibi çok büyük oyuncular var. 2023’e varmadan Türk plastik sektörü Almanya’yı geçecek. Özellikle Avrupa daralırken biz genişleyeceğiz. Plastik sektörü olarak dünyanın merkezinin Türkiye olacağını düşünüyoruz. Dünya plastik sektöründe pazarımız yüzde 3-5 arasında. Avrupa şu anda yatırımları durdurdu, atakta değil. Bunları dikkate alarak oradaki üretim rakamlarının daha da azalacağını düşünüyoruz.

      Suriyeliler’i işçi olarak çalıştırabiliriz

      Plastik sektöründe 350 bin çalışanımız var. Çok ciddi şekilde eleman açığımız var. Yetişmemiş elemana bile ihtiyacımız var. Şu an fabrikaların hepsi eleman arıyor. İŞKUR talebimizi karşılamıyor. Plastik fabrikaları son derece yeni teknolojiyle çalışan üretim  alanlarıdır. Bir zamanlar Almanya’ya bizden giden işçiler gibi, Bangladeş’ten işçi ithal etmemiz gerekiyor. Suriyeliler eğer kalacaksa yasal düzenleme yapılmalı ve işçi olarak alınmalı. Müzik dinleyemediği için çıkmak isteyen personellerimiz var. İyi eğitilmiş personelin üzerine eğilmek gerekiyor.

      Sektörümüzde 7-8 milyar dolarlık yeni yatırım söz konusu. Ancak plastik sektörü topun ağzında. Damacana, su şişesi her konuda eleştiriliyor. Plastik doğa dostu malzemelerden üretiliyor. Doğada kaybolması için bazı katkı maddelerini koymuyoruz bile. Yanlış algıları yıkmak için geri dönüşüm ve eğitim çok önemli.

      “Petrokimyaya yatırım yapılmaması için baskı var”

      Plastik sektöründe hammadde ayağından başlamamız gerekiyor. Üzerinde vergiler var değişik koruma önlemleri var. Henüz benim anlayamadığım KKDF diye bir husus var Faizsiz kredi bulduğumuz zaman cezalandırılıyoruz. Diğer sektörlerde olduğu gibi plastik sektörünün de en önemli sorunlarından bir tanesi bu. Bunun devlete cüzi bir gelir sağlama dışında hiçbir faydası yok. KKDF’nin kaldırılması gerekir. Faizsiz kredi bulan firmalar ödüllendirileceğine cezalandırılıyor.  Plastik sektörü hammadde ithalatına bağımlı bir sektör, biz bu sektörü büyütmenin yollarını aramalıyız. Sektörün önündeki vergiler kaldırılmalı.

      Özelleştirme uğruna maalesef PETKİM’e bir çivi bile çaktırılmadı. Bütün geliri hazineye aktarıldı. PETKİM’in büyümesi engellendi. Şu an bile hammadde için yatırım yapılmıyor. Petrokimyada yatırım yapılmaması için uluslararası bir siyasi baskı söz konusu. Japonya’nın ve Çin’in petrolü ve doğalgazı yok ama ciddi bir hammadde yatırımı var. En başta hammadde üreten firmalar buralara yatırım yapıyor. Suudi Arabistan’ın Çin’de bir firması yüzde 50 yüzde 50 ortaklık kurarak yatırım yapıyor. Biz de çok ciddi bir hammadde kullanıcısıyız ama Türkiye’ye yatırım düşünmüyorlar. Biz petrokimya yatırımlarını kaldırabilecek bir ülkeyiz. Uluslararası lobilerin ikna edilmesi gerekir.

      Plastik sektöründe bir diğer önemli husus makine yatırımlarıdır. Ancak leasingde plastik sektöründe makinalardan yüzde 18 KDV alınıyor. Diğer sektörlerin makinalarında bu oran yüzde 1’e indi. Bu sorun şimdiye kadar çözülmedi.

      “Marmara ve Trakya’da araziler sanayiye açılmalı”

      Plastik sektörünün organize sanayi bölgelerine çok ihtiyacı varken bu bölgeler kurulmuyor. Neden? Ülkemizin yüzde 70’i tarım alanı. Ancak yüzde 10’u kullanılıyor. Tarım tabi ki çok önemli ancak büyümeyi sanayi ile yapıyoruz. Bu yüzden ‘burası tarım alanı burada sanayi kuramazsın’ gibi düşüncelerden vazgeçilmeli. Özellikle plastik sektörü Marmara ve Trakya’da kümelenmiş durumda. Buralarda arazilerin organize sanayi bölgelerine açılması gerekiyor.

      PAGEV olarak plastik sektöründe ilk ve tek test merkezini kurduk. Meslek standartlarını belirledik. Ancak burada bir sıkıntımız var yasal zorunluluk yok. Mesleki yeterlilik belgelerinin zorunlu hale getirilmesi gerekiyor.

      Türkiye’de kümeleşmeye en uygun yer Aliağa’dır. Ancak orada kümelenme olmaz. Çünkü sektör ihtiyacının yüzde 15’ini karşılayan bir firmanın çevresine bir sektörü yığamazsınız.

      Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD) Çevre ve Kimya Danışmanı Dr. Caner Zanbak

      ” Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu ne iş yapıyor?”

      Silikon know-how isteyen bir konu. Yüksek miktarlarda üretim yapamazsanız sizi yaşatmazlar. Kum çok bizde. Şişecam tesislerini kapatıp Bulgaristan’a gitmek zorunda kaldı. Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) ne iş yaptı şimdiye kadar? Çok büyük çabalar sarf edildi. Ama şimdi ne yapıyor bilmiyoruz. Bizim cevherlerimize yönelik bir eylem planı vardı ne oldu ona diye sorarım.

      Girdi tedarik zinciri diye başka bir eylem planımız var. 8 tane hedefi var neler oluyor bu konuda diye soruyorum. Çukurova Bölgesi’nde kurulacak petrokimya tesisleri ile ilgili bir gelişme yok. Kauçuk hammaddesi yok yurtdışına gidilmesi gerekir. Mineraller ithal ediyoruz o kadar maden varlığımız olmasına rağmen.

      En azında 2 petrokimya tesisine ihtiyaç var

      En önemli sorunumuz hammadde. Tamamen dışa bağımlıyız. Bu rakamların içine yakıt olarak kullanılanları da eklersek belki 60 milyar dolardan daha fazla bir oran ortaya çıkıyor.

      Ar-Ge ve yatırımlar için belli çabalar var ama kısıtlamalar da var. Bir tek Petkim var. Büyümeye çalışıyor ama sorunları da var. İhtiyaç duyulan hammaddenin yüzde 25’ini sağlıyor Petkim sadece. Bu da rekabeti olumsuz yönde etkiliyor.

      Kimya sektöründe kümelenme kavramı ön planda. Son 2 yılda bazı gelişmeler de var. Sarf edilen çabalar yeterli değil. En azından 2 tane daha petro kimya tesisine daha ihtiyacımız var. Hammadde tedariği için belli çabaların artırılması gerekir. Ar-Ge yatırımları son 4 yılda arttı ama yeterli değil. Kimya sektöründe büyük bir açığımız var. O da temel kimyasal maddelerden geliyor. Mamul yapmakta çok iyiyiz ama hammaddede çok zayıfız.

      Kompozit Sanayicileri Derneği Başkanı İsmail Hakkı Hacıalioğlu:

      Kompozitin NACE kodu yok, Türkiye öncü olabilir

      Elimde olsa, çelikten 4 kat, alüminyumdan 1.5 kat hafif olan kompozit malzemenin çeşitli ihalelerde önünü açardım. Bizim önem verdiğimiz bir başka olay da sertifikasyon akreditasyon konusu. Bu konuda hemen bir çalışma başlatırdım. Bugün Avrupalı kurumlardan almak zorundasınız. Bir uçak parçası üretseniz 7-10 yıl içinde ancak satabilirsiniz. Rüzgar enerjisinde sertifikasyon sorunu kısmen aşılabildi ancak hala engel olarak karşımızda. Bu yüzden sertifikasyon merkezine ihtiyacımız var. Geleneksel malzemeler yanında bunun da bir NACE kodunun olması için bir çalışma başlatırdım. Avrupa’da da bu konuda eksiklik var. Türkiye bu konuda öncülük yapabilir.

      Kompozitin bir NACE kodu yok. Bu yüzden rakamlar da çok net değil. AB’de ‘siz yaparsanız sizden alabiliriz’ diyor. Bir NACE kodu olmadığı içinde kompozitle ilgili net rakamsal veriler yok. Tahminen çalışmalarımız ithalat ihracat dengesi olduğunu gösteriyor. Kompozit pazarı genel olarak büyüyor. Ancak, Avrupa ve Amerika da nispeten daha az bir büyüme gözlüyoruz. Nedeni de penetrasyon hızının düşmesi. Üretim kuzeyden güneybatıdan doğuya kayıyor. Bu kavrama Türkiye’yi de koymak mümkün. Türkiye’de kompozit kullanım oranı, 2.8 kilo, dünyada 4-4.5 kilo.

      Takviye eden malzeme olarak cam ve karbon konusunda Türkiye olarak şanslıyız. Sektörün sıkıntılarından biri takviye edilen malzemeler arasında kimyasal olması. Bu da hammaddede dışa bağımlı olmamıza neden oluyor. Kompozit 1946’da ticari amaçla çıktı ama neresinden baksanız bugünün malzemesi. Uçaklardan rüzgar enerjisine kadar hemen  her alanda kompozit var. Teorik olarak sonsuz ömrü var. Türkiye olarak bizim de bu potansiyele yabancı kalmamız beklenemezdi. Aşağı yukarı 7.5 euro/kg olan bir malzeme Türkiye’de 4.5-5 euro/kg mertebesinde. Bu bir olumsuzluk ama bir anlamda da fırsat. 2012’de dünyadaki toplam üretim toplam 8 milyon ton oldu. Bu 60 milyar euro’luk büyüklük demek. Avrupa pazarın yüzde 25’ini, Asya-Pasifik yüzde 40’ını, Amerika yüzde 35’ini oluşturuyor.

      DÜNYA Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt:

      Türkiye kimya sektörünü ciddi şekilde ıskaladı

      Kimya sektöründe zaman zaman çok doğru şeyler yapmışız. Özellikle 60’lardan sonra. Bir ülke bir sektöre yatırım yaparken, girdi aldığı ve verdiği sektörlerin etkilerine bakmak zorunda. Kimya sektöründe her iki taraf da sonsuz. Türkiye ciddi şekilde kimya sektörünü ıskalamış. Kimya çoğunlukla yoğun sermaye ister. Özel teşvikler getirilmiştir Almanya’da örneğin. Bunlar da akşamdan sabaha değil, en az 10 yıllık teşviklerdir. Türkiye rekabet edebilir ölçek, rekabet edilebilir teknoloji ve rekabet edilebilir yönetim anlayışında olan gruba pek girmiyor. Eksiği olan şirketlerin sayısı az değil.

      Şimdiye kadar ne kadar yönlendirme yapıldı? Var olan planlar da henüz masanın üstünde. Almanya’nın bugün eşleşmek istediği birçok firma var. Polonya’da var, Çin’de var. Türkiye elinin altındaki fırsatı göremiyor. Gerekli destek verilmemiş. Bu yüzden pazar satın alma konusunda olması gereken yerde değil. Kimse olayın derinliğini bilmiyor ve yanlış ve garip bir çevre-kimya algısı var. Gebze dışında özel ihtisas bölgesi yok. Kümelenmeyle yığılmayı karıştırmalıyım. Kimya sanayinde ciddi şekilde konsolidasyona ihtiyaç var. Tam sanayi, yan sanayi mantığının kimya sektöründe tam oturmadığı; bu olmadan da sektördeki ilerlemenin zor olduğu kanısındayım.

      ZİYARETÇİ YORUMLARI

      Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

      BİR YORUM YAZ